Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, canlı yayında soruları yanıtladı Açıklaması

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Netanyahu’nun sözleri şanssız ve hiçbir geçerliliği olmayan yok kararında tabirler. Ne tarihi bir gerçekliğe ne de hukuksal bir gerçekliğe tekabül ediyor. Netanyahu’nun asıl hesap vermesi gereken Gazze’deki Filistinlilere dönük açık ve net soykırımıdır.” dedi.

Yılmaz, Habertürk TV ve BloombergHT ortak yayınında gündeme ait değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Son 22 yılda savunma sanayii alanında bir ihtilalin yaşandığını, Türkiye’nin artık ihracatçı hale geldiğini tabir eden Yılmaz, “Geçmişte parasını ödediğimiz halde alamadığımız eserleri artık biz diğerlerine ihraç eder pozisyona geldik. Alışılmış daha katetmemiz gereken aralıklar var. Bunlardan en kıymetlilerinden biri Çelik Kubbe. İsmini de şahsen Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu bir proje. Değişik sistemlerin entegre çalıştığı ve tesirli bir savunma ortaya koyduğu bir sistem. Savunma sanayii birebir vakitte iktisadın de çok kıymetli bir kesimi. Savunma endüstrimiz geliştikçe Türkiye teknolojik tabanı daha güçlü, katma kıymeti daha yüksek bir ekonomi inşa edecek.” dedi.

Dünyada güvenlik boyutunun ön plana çıktığını anlatan Yılmaz, tüm dünyada jeopolitik risklerin yükseldiği, savunma harcamalarının arttığı bir devirden geçildiğini ve münasebetiyle caydırıcı bir güç olmanın çok değerli olduğunu tabir etti.

Yılmaz, bölgede oynanmaya çalışılan oyunların boşa çıkarılması çerçevesinde terörsüz Türkiye teşebbüsünün çok değerli olduğunu, Devlet Bahçeli’nin davetiyle bu sürecin hızlandığını lisana getirerek, “Sonra örgütün kurucusu, kendi örgütünü feshetme istikametinde tavsiyede bulundu. Örgüt bu türlü bir karar aldı. Birinci silahların yakılması başladı. Hasebiyle etap evre kıymetli bir yere gelmiş durumdayız. Terörün olmadığı, demokratik siyasetin herkes için açık olduğu bir ortam içinde Türkiye yoluna devam edecek. Terörden 40 yıldan fazla çok çektik biz. Bu vesileyle şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Gazilerimize şükranlarımızı sunuyorum. Büyük bir çaba verdi Türkiye ve başarılı oldu. Terörle çabada içeride büyük oranda bir huzur, itimat ortamı esasen sağlanmıştı. Hudut ötesinde birçok gayretimiz vardı. Ancak bunu esaslı, kalıcı olarak ortadan kaldırmak Türkiye’nin geleceği açısından çok değerli. Terörsüz Türkiye aslında terörsüz bölge demek. Etrafımızdaki ülkelerde de biz terörün olmasını istemiyoruz. Çatışmanın, arbedenin olmasını istemiyoruz.” diye konuştu.

Suriye’de bir ihtilalin yaşandığını, zalim rejimin gittiğini kaydeden Yılmaz, farklı kümelerin, silahlı örgütlerin olduğu bir Suriye değil, devlet otoritesinin her tarafa hakim olduğu bir Suriye’nin olması gerektiğini vurguladı.

“Cumhurbaşkanımızın Ahlat’ta verdiği ileti bu manada çok kıymetli. Bu bölgede kalıcı olması mümkün olmayan birtakım memleketler arası güçlerin telkinlerine uyanlar kaybetmeye mahkumdurlar. Lakin bu bölgenin, bu toprakların insanı olanlar, buradaki devletlerin inancıyla, himayesiyle devam edenler kazanacaklardır. Suriye’de yaşayan herkese eşit bir nazarla bakıyoruz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ancak biz Suriye’nin bölünmesini, parçalanmasını, emperyal birtakım oyunlara alet olmasını da istemiyoruz.”

Suriye halkının teşebbüsçü bir halk olduğunu, tarihten gelen bir zenginlikleri, farklılıkları bulunduğunu söz eden Yılmaz, Suriye’nin kendi haline bırakılırsa çok kısa müddette toparlayacağına inandığını lisana getirdi.

Türkiye’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinden yana olduğunu, Suriye’de yaşayan farklı etnik kümeler ve mezheplerin hepsine saygılı olduğunu söyleyen Yılmaz, anayasa çalışmalarını çok önemsediğini de tabir etti.

Yılmaz, Ulusal Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komitesinin çalışmalarının ne kadar süreceğinin sorulması üzerine, ağır bir çalışma yürütüldüğünü, bu sıkıntının milletin, devletin geleceğiyle ilgili bir sorun olduğunu belirterek, terörün ekonomik ortamı zehirleyip, kalkınmanın önünde büyük bir set oluşturduğunu söyledi.

Komisyon çalışmalarını ne kadar erken tamamlarsa o kadar âlâ olduğunu tabir eden Yılmaz, “Türkiye’nin terörsüz hale gelmesini sabote etmeye çalışan çeşitli güçler var. Bunlar dezenformasyonla ve provokasyonlarla bu süreci akamete uğratmak için her türlü uğraşı sarf edebilirler. Önümüzdeki periyot bu manada da çok uyanık olmamız, çok dikkatli olmamız gereken bir devir. Münasebetiyle çomak sokmak isteyen çok olur. Bir an evvel bu işlerin yapılması, açıklığa kavuşturulması en doğrusu.” dedi.

Yeni anayasa çalışmaları ilgili de açıklamada bulunan Yılmaz, Türkiye’nin hala bir darbe anayasasıyla yönetildiğini belirterek, şöyle konuştu:

“‘Türkiye bu ayıptan kurtulsun.’ diyoruz. Aslında bütün partilerin de seçim beyannamelerine baktığınızda bir halde yeni bir anayasa teklifi olduğunu görüyorsunuz. Fakat şu ana kadar Meclis’te bu türlü bir komite oluşmuş değil. Biz kendi içimizde hükümet olarak, parti olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bir grup oluşturduk ve daima toplanıyoruz. Nasıl bir anayasa olması gerektiği konusunda kendi iç çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak bu bizim tek başımıza yapabileceğimiz bir iş değil. Meclise temel prestijiyle düşen bir misyon. Meclisimiz bu türlü bir irade ortaya koyduğunda biz hazırlıklarımızı tamamlamış olarak, o sürece parti olarak, hükümet olarak katkıda bulunacağız. Doğal bu bir uzlaşma, müzakere süreci. Bir toplumsal kontrat sorunu. Yalnızca geçmiş bir darbe anayasasından kurtulmak değil bence. Bir taraftan da tabiri caizse yeni kuşak bir anayasa. Çok sayıda değişiklik oldu anayasada. Bu, iç bütünlüğünü epeyce bozdu aslında. Hasebiyle daha sade bir anayasa arayışımız var. Bu işlerin kesin konuşulacağı yer Meclisimiz. Muhalefete de davette bulunuyoruz. ‘Gelin daima birlikte bunu başaralım.’ diyoruz. Bunu yapan bir ülke olduğumuzda ben memleketler arası seviyede itibarımızın de artacağına inanıyorum.”

Yılmaz, sivil olarak kendi anayasasını yapmış bir Türkiye’nin çok daha itibarlı bir pozisyona sahip olacağını düşündüğünü söz ederek, gündemlerinde birinci 4 hususun değiştirilmesi üzere bir konunun olmadığını lisana getirdi.

Cevdet Yılmaz, Ulusal Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komitesi tartışmaları ile yeni anayasa tartışmalarını birbirinden ayırmak gerektiğini de kaydetti.

“Biz de Avrupa’nın bir modülü, AB’nin aday ülkesiyiz”

Yılmaz, Avrupa ve Türkiye ortasında objektif paydaşlıklar olduğunu belirterek, “Maalesef Avrupa Birliği üyesi kimi ülkeler kendi özel Türkiye aykırısı birtakım politikalarını Avrupa Birliği üzerinden yansıtmaya çalışıyorlar ve bu bağlantılarımıza büyük ziyan veriyor. Bu yeni ortamda inşallah bunları da bir formda aşarız. Biz AB ile her vakit olumlu gündemden yanayız.” diye konuştu.

Türkiye’nin dünyadaki yeni ortamda güvenlik ve ticaret siyasetlerinde da yeni fırsatlarla karşı karşıya olduğunu kaydeden Yılmaz, Türkiye’deki vize meselesine ait, “Komisyon karar verdi biliyorsunuz. Bir vize serbestisi bir de vize kolaylaştırması var. Aslında olması gereken vize serbestisi lakin çarçabuk ilgili birtakım adımlar atılacak. Çoklu vizeler verilecek, uzun periyodik vizeler verilecek, bu karar alındı ancak tam manasıyla uygulamaya geçildiğini söyleyemeyiz, hazırlık süreci var. Bilhassa iş dünyasına ve muhakkak kısımlara dönük daha rahatlatıcı adımlar atılacak.” değerlendirmesini yaptı.

Yılmaz, “Zelenskiy ile Putin’in İstanbul’da görüşmesi mümkün mü?” sorusuna, “Neden olmasın? Türkiye her vakit için alternatiflerden biri. Zira Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli yönetimiyle tüm kısımlarla bağlantı kanallarını açık tuttu.” yanıtını verdi.

“Netanyahu’nun sözleri talihsiz”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 1915 olaylarına ait yaptığı açıklamaya ve Gazze’deki soykırım devam ederken birtakım ülkelerin Filistin’i tanıyacaklarını söylemesine değinen Yılmaz, “Netanyahu’nun sözleri bahtsız ve hiçbir geçerliliği olmayan yok kararında tabirler. Ne tarihi bir gerçekliğe ne de hukuksal bir gerçekliğe tekabül ediyor. Netanyahu’nun asıl hesap vermesi gereken Gazze’deki Filistinlilere dönük açık ve net soykırımıdır.” diye konuştu.

Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, Filistin’de yaşanan soykırımı, mazlum Filistin halkının durumunu gür bir sesle bütün diplomatik platformlarda lisana getirmeye devam edeceklerinin altını çizerek, insanlık ittifakına muhtaçlık duyulduğunu kaydetti.

2024 Orta Vadeli Program’ın (OVP) maksatlarına ve sonuçlarına ait soruyu yanıtlayan Yılmaz, “Enflasyonla çabayı 3 kademeye ayırmıştık. Biri geçiş süreci, ikinci basamak dezenflasyon süreci ve üçüncü etap kalıcı fiyat istikrarı. Birinci etap geçen yılın haziran ayında tamamlandı ve dezenflasyon süreci başladı. O günden bugüne 14 aydır kesintisiz halde enflasyon oranı düşüyor. 75,5’dan 33,5’a kadar geldi yani enflasyonda 42 puanlık bir düşüş gerçekleşti. Yıl sonuna baktığımızda 30’un altını artık rahatlıkla görüyoruz.” sözlerini kullandı.

Yılmaz, OVP’yi kararlılıkla uyguladıklarını ve uygulamaya devam edeceklerini lisana getirerek, “Gelecek yıl 10’lu sayılardan bahsedeceğiz, bu da enflasyonun büyük oranda gündemden düşmesi demek. Tek haneli sayılara kadar çabamızı sürdüreceğiz.” dedi.

“Enflasyon düşme eğiliminde”

Yılmaz, istihdamı ekonomik ve toplumsal siyasetin odağında bir kavram olarak gördüklerini belirterek, “Özellikle genç ve bayan istihdamını destekliyoruz. 2005 yılında 5 küsur milyon bayan çalışan varmış, bugün sayı 12 milyonu aşmış durumda. 19 küsur milyon çalışan vardı, bugün 32 milyonlara geldi bu sayı. İstihdamda Türkiye hayli aralık aldı fakat hala gitmemiz gereken çok yol var.” dedi.

Kira fiyatlarında gerileme sürecinin başladığını lakin hala yüksek olduğunu belirten Yılmaz, en yüksek kira bedellerinin metropollerde olduğunu, bu durumun satın alma gücünü etkilediğini anlattı.

Yılmaz, kira fiyatı hususuyla ilgili uzun vakittir çalışmalar yürütüldüğünü söz ederek, şunları söyledi:

“Deprem bölgesine 3 trilyon TL harcadık, bu yıl sonu prestijiyle 450 bin konutu hak sahibine teslim edeceğiz. Asıl yapmak istediğimiz toplumsal konut kampanyası. Buna dönük hazırlıklar var. Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum uzun müddettir hazırlanıyor. Sarsıntı yükü hafifler hafiflemez yeni bir atak yapacağız. Bu sefer ölçeği de yeni sosyolojiye, yeni nüfus dinamiklerine uygun olarak yapacağız. Örneğin, iki oda bir salon, daha düşük maliyetle fakat âlâ tasarlanmış, enerjiyi düzgün kullanan, afetlere sağlam bir konut modeli. Bunu da aşacağız, kiralar aşağı gerçek gelecek.”

Türkiye’de doğurganlık suratının düştüğüne vurgu yapan Yılmaz, “Türkiye’de toplumun yüzde 20’si tek kişilik hanelerden oluşuyor. Yeni demografiyi de dikkate alan toplumsal konut kampanyasının hazırlıklarını yapıyoruz. Nüfus Politikaları Kurulu kurduk. Başkanlığını ben yürütüyorum. Çok değerli çalışmalar yapıyoruz.” dedi.

“KKM o devrin gereksinimiydi, misyonunu gördü”

Yılmaz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Kur Muhafazalı Mevduat (KKM) uygulamasını sonlandırdığını açıklamasıyla ilgili, “KKM’yi artısı ve eksisi ile tartışmak lazım. Elbette bir maliyeti var lakin bir taraftan da kur istikrarı açısından yararı oldu. Başından itibaren süreksiz bir tedbir olarak öngörüldü. Kanunu bile süreksiz bir husus olarak yaptık. O periyodun gereksinimiydi, vazifesini gördü ve artık sistemden çıkıyor artık. Çok da başarılı bir idare sergiledik diye düşünüyorum. KKM bir periyot 140 milyar doların üstüne çıkmıştı, bugün geldiğimiz noktada 10-11 milyar dolar civarında. Piyasaları rahatsız etmeden, tedirginliğe yol açmadan kademeli biçimde, 2,5 yılda bu noktaya getirmiş olduk. Çok başarılı bir operasyon olduğunu söyleyebilirim.” diye konuştu.

“Siyasi tansiyonların kur üzerinde yaratacağı baskıya karşı iktisat idaresinin eli güçlü mü?” sorusuna Yılmaz, “Dışsal tesirlere karşı şu anda çok daha sağlam finansal bünyemiz olduğunu söyleyebilirim.” karşılığını verdi.

Yılmaz, 500, bin ve 5 bin TL’lik banknotlar basılıp basılmayacağına ait soruya karşılık da şu anda bu türlü bir çalışma olmadığını, ileride ne düşünüleceğini bilmediğini söyledi.

About The Author

admin

See author's posts